Yemeksepeti.com'un Sepetindekiler...

İşte tam bir başarı hikâyesi… Çok zor şartlara rağmen ideallerinden vazgeçmemiş, bu uğurda savaşmış ve kazanmış bir adamın hikayesi… Yemeksepeti.com’un kurucu ortağı ve bu orijinal fikrin sahibi Nevzat Aydın sepetin içindekileri anlatmak için geçen hafta Salı günü e-ticaret dersimizdeydi.
Hikâye San Francisco’da başlıyor. Nevzat Bey Boğaziçi Bilgisayar Mühendisliğini bitirip master için Amerika’ya gidiyor. Sonra tam eğitiminin ortasında, aklına internet üzerinden paket servis yapma fikri düşüyor. Fikir o kadar ağırlaşıyor ki, dayanamayıp masterını yarıda bırakıyor veTürkiye’ye geri dönüyor. Yıl 2001. Sonra okuldan iki arkadaşına kafasındaki fikri anlatıyor. Onları ikna ediyor. Bu iki arkadaşı Yemeksepeti için kendi işlerini bırakıyorlar ve bu üç kişi, üç silahşörler misali lokantaları gezmeye başlıyorlar. Fikirlerini anlatıyorlar, fikir basit; “ biz internet üzerinden sipariş alıcaz, size göndericez, siz de siparişi müşteriye göndereceksiniz, bize de size yönlendirdiğimiz sipariş üzerinden komisyon vereceksiniz. Sipariş yoksa komisyonda yok…”.
Gel gelelim internetten böyle bir iş yapmak 2001 Türkiye’sinde hâla çok ütopik. Nitekim lokantaları ikna etmek çok zor oluyor. Sipariş lokantaya nasıl iletilecek? Her lokantada bilgisayar mı olacak yoksa fax mı? Siparişi kim götürecek Yemeksepeti mi yoksa lokantanın kendisi mi? Her biri ayrı dert olan bunun gibi birçok sorun çözülüyor. “Bu en kolay kısmıydı” diyor Nevzat Bey, “Asıl iş müşteri yakalamak…”.
Yemeksepeti.com ilk önce Etiler, Levent, iş kuleleri civarında başlıyor servis vermeye. Bu arada Yemeksepeti 2 büyük krizden de nasibini alıyor herkes gibi. İlk başlarda siparişleri takip etmek için bizzat kendileri bilgisayarın başında akşama kadar nöbet tutuyorlar. Gerekirse Pazar sabahı saat 6’da iş yerine geliyorlar. İş azmi tabii.
Nevzat Bey; “bizim işin en kritik noktası motorculardır.” diyor ve başlıyor bizi gülmekten kırıp geçiren hikâyelerini anlatmaya. Bedava ikinci pizza kazanmak için kapıyı motorcuya açmayıp 30 dakikayı doldurmaya çalışanları mı aramazsınız, aşçısına kızıp servisin içine sigara izmariti basan motorcuyu mu aramazsınız, pizzanın çapını ölçüp 2 santimetre kısa geldi diye fotoğraflarını çekip Yemeksepeti’ne gönderen ve pi-rekareden kaybını hesaplayıp bunu isteyen müşterileri mi aramazsınız, her çeşit insan var Yemeksepeti’nin sepetinde. “ Ama olsun” diyor Nevzat Bey, “ Müşteri varsa, Yemeksepeti de vardır” diyor ve Yemeksepeti’nin en beğenilen özelliğini ifade ediyor. Kullananlar bilir, Yemeksepeti’nin en çok sevilen yanı gerçekten mükemmel bir müşteri hizmetlerinin olmasıdır. Mesela yemeğiniz geç geldi, ya da yanlış geldi. Bırakın telefonu, e-mail dahi atsanız 5–6 dakika içinde hemen Yemeksepeti’nden birileri sizi arayıp “Çok özür dileriz, lokantayla görüştük bir daha böyle bir şey olursa sonraki siparişiniz bizden” ya da duruma göre o gün verdiğiniz siparişinizi bile karşılayabiliyorlar. Bununla da kalmıyor ve ilgili lokanta ile iş ilişkilerini derhal kesiyorlar. Yani kısacası birçok şirket klişesinin aksine, Yemeksepeti gerçekten müşterilerine önem veriyor.
Yemeksepeti.com bugün yaklaşık1300 civarında lokanta ile çalışıyor. 600 civarında lokanta ise uygunsuz davranışlardan ötürü liste dışı bırakılmış. Liste dışı kalmak isteyen lokantanın çok değil 1 ya da en fazla 2 defa müşteriye geç ya da yanlış sipariş götürmesi yeterli. Yemeksepeti bu kadar disiplinli çalışan bir şirket. Rakamlara devam edersek, aşağı yukarı 240.000 kişi Yemeksepeti.com’a üye. Siteye girenlerden sipariş verme oranı % 41 gibi oldukça yüksek bir oran. Sitenin gelir modeli ise lokantaya iletilen sipariş üzerinden belirili bir oranda alınan komisyona dayanıyor. En beğendiğim istatistik ise bu siteden en çok sipariş veren kişinin tam 2341 (artı eksi 10 olabilir.) defa sipariş vermiş olması. Basit bir hesap yaparsak bu kişinin site açıldıktan sonra hemen her gün 1 defadan fazla sipariş verdiğini görürüz. Bu durum Yemeksepeti.com’un bir hayat tarzı olma yolunda ilerlediğini gösteriyor.Nevzat Bey’in söylediklerinden aklımda 3 şey kalacak: Birincisi yukarıdaki sipariş sayısı, ikincisi dünyanın en zor işlerinden birinin aç insanlarla çalışmak olduğu, üçüncüsü ise geleceğin parlayacak sektörlerinin gıda ve eğlence olacağı…

Yorumlar

Popüler Yayınlar